9 Kasım 2016 Çarşamba

Nice Yıllara Küçük Adam :)

       2013 den bu yana değil yeni postlar yayınlamak eskisi gibi yeni postları ve hatta yeni kitapları bile okuyamaz oldum.Öğrenme sevdam devam ediyor elbette ama kendimi yeni öğretmenimden bir şeyler öğrenmeye adadım.Bu bilinçsizce verilmiş bir karar olsa da dersler çok ama çok öğretici olmaya devam ediyor.Dersimiz;elbette "analık"... Analık zor zanaat falan demeyeceğim,dünyadaki ilk ana olmadığım gibi sonuncu da değilim,bunun bilincindeyim...Her daim her ortamda bahsi geçen ,hepimizin diline pelesenk olan o zorlukları küçümsediğim sanılmasın aksine herkesin kendi dünyasında kendince zorluklar yaşadığını hep biliyordum artık anlayarak yaşıyorum.Varlığını kıymetli kılan da bu zorluklara rağmen insan hamuru yoğuruyor oluşu değil mi zaten anaların. Fıtrat gereği içinden geleni yaptığında bile analık edebilmiş oluyorsun.
        9 Kasım 2013 de hayatımıza dahil olan bu minik öğretmen,bu süre zarfında çok şey öğretti ve itiraf etmeliyim ki pek evirdi çevirdi beni.Dünyaya sadelikle bakmayı öğretti ve her şeyden önce "benim" diye bir şey olmadığını...Beni okuyanlarınız arasında birebir tanıyanlar da çoktur,ben dahası,fazlası,bidahası,bitanedahası gibi büyük büyük beklentileri olan biri olmadım hiç ve hayatta her şeyin bir sebebi olduğuna inandım.Kendimizle ilgili de değil,dünyadaki varlığımız sadece bir sabah yoldan geçen birine vereceğimiz bir selamın onun o gününü güzelleştirmesi için bile olabilir.Hepimizin bir görevi var kuşkusuz,kim bilir belki benim görevim de bu deli çocuğu gözetmektir,öyleyse ne mutlu bana...Çok şeyler okuyup,yazmayı planlamıştım bir evladım olacağını öğrendikten sonra,çok planlar belirdi zihnimde ne projeleri mıh gibi kazıdım aklıma.Şuralara gitmeliyiz,bunları yapmalıyız,şunu da öğretsem,bunu da anlatsam,sporla ilgilense,müziği de sevse ah bi de okumaya meraklı olsa...Elbet heveslerim baki ama üç yılın sonunda öğrendiğim hakikate gelecek olursak;o benim projem değil,sunum yada tezim değil,o bir birey ve ben sadece ondan sorumlu olacağım,gözeteceğim ve beklentilerim için ona değil,beklentiye girdiğimden kendime kızacağım.Bakalım yeni yaşında neler öğrenecek ve neler öğretecek bize küçük adam :)
        Kimden okuduğumu anımsayamıyor olmak üzücü ama bloglardan birinde okumuştum yıllar önce;tam kelimeleri ile olmasa da şöyle diyordu aynı benim gibi küçük bir çocuğu alan anne : her yaptığına sevinme durumununu abartıyoruz,anaokulunda ki güzel birkaç davranışını ve öğretmenin tebriğini o kadar abarttım ki,eve dönüş yolunda aklıma takıldı kendi kendime "yani neticede küçük bir çocuk ve ona uygun hareket ediyor,atomu parçalamış değil ya" bu postu sık sık anımsıyorum çünkü kuzguna yavrusu güzel görünürmüş misali bir agu dese "aaaaaa agu dediiiiiii" heyecanına kapılmamak elde değil.Evet kaşif değil ama kendi dünyasını keşfediyor bu çocuklar ve kendileri için ne büyük adımlar atmış oluyorlar,sadece anneler değil tüm sevenleri bu heyecana ortak oluyor.Mübalağa sanatının nitelikli sanatçıları olduğumuzu şartsız kabul etmek gerek.Sürekli çocuğundan bahseden anaları başka meziyeti yok sanmayın.Tamam belki en güzel meziyetimiz budur ama yaradanın bu kadar güzel bir şey nasip edeceğine biz de inanamıyorduk da o şoku üstümüzden atamadığımız için bir de dilimize vurmuş olabilir :) zaten bu analık hali biraz delilik,biraz şizofreni hatta ve hatta obsesif kompulsif bozukluk barındırıyor olabilir :) analar birliği adına söyleyebilirim ettiğimiz sürç-i lisanlar affolmalı...
        Bende de benden içeri bir ben olduğunu gösterdiğin için ve bildiklerimin sadece bilmekle kalmasının ne kadar anlamsız olduğunu,sabırlı olmanın aslında hiç de zor olmadığını,evhamın gereksiz bir duygu olduğunu,hayatta sevinecek yada üzülecek nice şey varken bu zamana dek sevinmeyi ve üzülmeyi yanlış yerlerde aradığımızı öğrettiğin için teşekkür ederim canım oğlum...Doğum günün kutlu olsun,dilerim ömrüne şifalı ve huzurlu günler yazılmış olsun

3 Mayıs 2016 Salı

Bugün umudun adı Berfin oldu :)

Güzel kuzumuz Berfin için seslendim,bir el de siz uzatın dedim,güzel yüreklerinizden güzel dilekler niyetler ulaştırın dedim...Ne mutlu ki,ses veren de,dua eden de dileklerini ulaştıran da çok oldu ve bu güzel haberi sizlerle paylaşmak da bana borç oldu.

İlik bulundu Berfine,Türkök den tam uyumlu bir donör bulundu...Berfin için dualarımıza,nice Berfinler için de farkındalık yaratmaya devam ediyoruz... Berfin için tek yürek...

Bıkmadan,usanmadan anlatın çevrenize bu hastalığın bilinen tek çaresi bu,çaresizlere çare olmak için tek yapmak gereken de donör olmak için gönüllü olmak ve gidip 10 ml kan örneği vermek...Nice Berfinlerden nice güzel haberler alalım inşallah Tek Yürek Olmak Zor Değil...

Size de olur mu?
Bendeki de soru yani,elbette oluyordur,hepimiz birbirimizin aynısıyız,aynasıyız neticede... Ben çok yaşıyorum belki de kendini ve kalbini çok dinleyenlerden olduğum için daha çok yaşıyorum sanıyorum
Bazen bir mesele hayatımın gündemine yerleşiyor ya,daha baştan ya içime güzel şeyler doğuyor ya da o mesele ile mümkün olduğunca yüzleşmeyeyim istiyorum.Bu mesele de hayatımızın gündeminde oldu ilk öğrendiğimiz andan itibaren...Eski dostlarla daha sık konuşur olduk,ne yapabiliriz diye blogger dostlarla haberleştik,herkesden fikir aldık,dua istedik.Ama bu aşamaları kaydederken hiç ama hiç kötü bir his doğmadı içime hep iyi sonuçlanacağına inanmak gerektiğini düşünmem bi yana içimde hep kelebekler uçuştu,hep bir gün birlikte sevinip coşacağımızı yürekten hissettim.Rabbim hep bu hislerle beslesin gönlümüzü inşallah...

Berfinimizin sağlığına kavuştuğu gün de yazacağım,birlikte sevinip,birlikte güleceğiz inşallah...
Bütün çağrılarıma hevesle,heyecanla ilgi gösteren tüm güzel insanların yüreklerinden öperim,dilerim olmasın ama gün gelip uzatılacak bir ele,bir gülümsemeye,başka dillerden dökülecek bir duaya ihtiyacınız olduğunda bu güzel niyetiniz sizleri bulsun...

Sağlık ola...

22 Nisan 2016 Cuma

Tek yürek olmak zor değil...

Merhaba dostlar...Biliyorsunuz ki geçmişte de birçok hasta kardeşimiz ve arkadaşımız için bu kampanyanın mümkün olduğunca duyulması için mücadele ettik.Şimdi de dostlarımızın kızı , güzel kuzumuz Berfin imiz bize bu mücadelenin devam etmesi gerektiğini hatırlatıyor.Berfinimize lösemi aml m7 teşhisi kondu,tedavisi devam ediyor fakat ilk kürde hedeflenen yüzdeliğe ulaşılamamış.Velhasıl ilik naklinede uzanabilme ihtimali var gibi görünüyor tedavi yolunun.3 kemoterapi daha var, bugün yeni küre başladı.Şimdi ailenin hepimizden istediği tek birşey var: ilik donörü olmanız...



Duyanlar duymayanlara duyursun lütfen...İlik donörü bağışçıcı olarak , Berfin e yada onun nezdinde bu mücadelede umut bekleyen bir insana sağlığını bağışlamış olabilirsiniz,Türk Kızılayı gönüllü bağışçılardan sadece 3 minik tüp ile toplam 10-20 ml kan alacaktır

gerekli bilgileri almak için aşağıdaki adreslerden ve 168 Kızılay Çağrı Merkezinden destek alıp yararlanabilirsiniz

Türk Kızılayı Türkök Kök Hücre


Türk Kızılayı Kök Hücre Bağışı


Kök Hücre Bağışı Noktaları (İstanbul-Avrupa Yakasında ikamet eden ve ilgilenen arkadaşlar için dip not : Çapa daki Kızılay Kan Bağış merkezi hafta içi 08:00-24:00 , cumartesi-pazar 09:00-23:00 saatleri arasında açık,iş vs.sorumluluklarından dolayı gündüz gidemeyecek gönüllüler akşam yada hafta sonuda örnek vermeye gidebilirler :) Tel: 0212 5346973-74 )

Bizler umudunu hep yüksek tutmuş bir milletin evlatlarıyız ama sadece umud etmenin yeterli olmadığını ateşler ocaklarımıza düşmeden pek de anlamamış olduğumuz tarih tekerrürlerinde açıkça ortadadır.Son yıllarda dilimize pelesenk olmuş,sohbetlerde muhabbetlerde dilimizden düşürmediğimiz bir kelimemiz var ya hani "empati" ... Elbet ki her kavram gibi uygulaması dilden çıkışı kadar kolay değil ama eminim ki o durumu yaşayanın hissetmesinden kolaydır hissettiğini anlamaya çalışmak...Kendimizi onların yerine koyalım gibi klişe cümlelere elbette sığınmayacağım,evlerden ırak :( Ama manidar bir durumu da sizinle paylaşmak isterim Berfin in ailesi son birkaç yıldır lösemi hastası çocukların , gönüllü olarak mücadelelerine katkıda bulunuyorlardı.Süreci iyi biliyor olmaları avantaj mı dezavantaj mı oldu hala emin değilim ama emin olduğum birşey var ki bazen bazı insanlık görevlerini yerine getirmemiz için ne başımıza gelmesi ne de evrenden hatırlatmalara maruz kalmamız gerekmiyor ama ertelemek en sevdiğimiz uygulama,birgün okuruz,birgün araştırırız,birgün gider bi bakarız...O birgün bu birkaç gün içinde olsun lütfen,böyle olmasını dileyen o kadar çok aile var ki...

Tam burada sanal alemde birkaç kez karşıma çıkmış bir hikayeyi sizinle paylaşmak istiyorum.Doğruluğunu teyid edememekle birlikte anlam olarak kıymet verdiğim için paylaşmakta beis görmüyorum 
 "Dr. İşân Hüseyni , Pakistanlı idi.Yaptığı büyük hizmetlerden dolayı ödül almak için uluslararası bir konferansa gidiyordu. Uçağa bindi..
Ancak havada bir arıza olmuş ve yıldırım çarpması sonucu uçak en yakın havaalanına inmek zorunda kalmıştı.
Bir sonraki uçak 16 saat sonra kalkacaktı. Sinirlendi ve o toplantıya muhakkak yetişmem lazım. 16 saat bekleyemem diye sinirlenerek bağırdı.
Görevliler gideceği şehirin 6 saat uzaklıkta olduğunu ve isterse araba kiralayarak gidebileceğini söylediler.
Acele yola çıktı ama aksilik bu sefer de yolda şiddetli yağmurdan göz gözü görmez olmuş ve selden dolayı araç gidemez olmuştu.
Yol kenarında eski bir evin kapısını çalıp hızla içeri girdi.Yaşlı bir kadın içeride oturuyordu. Süratle ona telefonu verir misin telefon etmem lazım!! dediğinde kadın tebessüm ederek dedi ki : Görmüyor musun evladım ne telefonu. Burada ne telefon ne de elektrik var. Geç az dinlen ve az yemek ye çay içip dinlen. Sonra düşünürsün bu işleri.
Adam çaresiz az ısınarak yemek yedi ve çayını yudumlarken yaşlı kadın namaz kılıp uzun uzun dualar etti.
Dikkatle baktığında kadının bir beşiği salladığını ve beşikte çok küçük bir bebeğin hareketsiz durduğunu gördü.
– Kimin bu bebek anacığım? Hayırdır bu kadar uzun ağlayarak dua ettin.
– Hem annesi hem de babasından yetim olan torunumdur. Ağır hastalığı var. Bölgedeki hiçbir doktor çaresini bulamadı. Dediler ki : İşan Hüseyni adlı bir doktor var. Çaresi ondadır. Ancak çok uzakta olduğundan birkaç gündür Allaha dua ediyorum ki Allah bu bebeğin işini kolaylaştırsın.
– Doktor Hüseyni ağlayarak dedi ki : Kalk anacığım. Allah senin duanı kabul etti. Senin duan yıldırımlar çaktırıp uçağı yere indirdi.Seller akıttı ve sonunda beni size ulaştırdı.Dr. İşan Hüseyni benim. " 
Bir dileğin gerçek olmasına vesile olmanız için her zaman dağlar tepeler aşmanız gerekmez,daha yazıyı okumaya ilk başladığında yüreği coşan ve gidip örnek vermeye niyetlenen güzel yürekli insanlar;hayatta en güvendiğim felsefe şudur ki,ilk niyet en güzel niyettir,en masum en sade,en içten olanıdır, onun peşinden gidiniz

14 Nisan 2016 Perşembe

Dünyada iyilik var hem de çok var...

Dünyada sadece kötüler ve kötülükler yok...Dünyada iyilik de var , iyiler de var dünyada...
Sadece kötülükler içimizi acıttıkça sığmıyor içimize paylaşıyoruz mecburen derdimizi,kederimizi,öfkemizi tutamıyoruz içimizde ama iyiler,iyilikler bazen gereken değeri bulamadan anılara gömülebiliyor...Duyurun,iyilikleri duyurun,iyilere teşekkür etmekten gocunmayın,gülümseyin,siz gülümsedikçe gülümsemeyi hatırlayacak insanlar ve gülümsetin...Çevremizde ki herşeyin bizim aynamız olduğunu unutmadan devam edelim lütfen nefes almaya...Gülümserseniz,gülümsetirsiniz karşınızdakini de ve gülümsetirseniz karşınızdakini siz de gülümsersiniz ayna misali...Birkaç gündür yazışmalarımızda o kadar çok gülümsettiniz ki sizler beni gülümsetenleriniz çok olsun dostlar


Buralara uğramıyordum bir süredir,aslında yazmak için uğramıyordum diyeyim,biriken kelimelerimi hakkıyla tüketebilmek için hakkını veren bir zaman ayırmayı diledim hep ama denk getiremedim.Oğlum hayatımıza dahil olduktan sonra işe hızlı dönüş yaptım ama buralara ve sosyal hayata dönüşüm biraz zaman aldı.Bu miskinlik için beni mazur görün.Sizleri okumaya ise hep devam ettim,belki de bu yüzden eksikliği gerektiği kadar hissetmedim.Yazmak dünyanın en güzel terapisi , bundan mahrum kaldım ama okumak dünyada kalmak,nefes almak demek,okudum ve sizlerle dostluğa bu vesile ile devam ettim.

Ufak bir etkinlik yapmam icap etti,sizlere mesajlar attım,haberler saldım ve harika geri dönüşler aldım...Buraları ve sizleri niye bu kadar çok sevdiğimi niye haber alamayınca,yan komşumu görmedikçe meraklandığım kadar meraklandığımı,hastalığınızda sizinle hasta,kederinizde sizinle kederli,mutluluğunuzda sizlerden de mutlu olduğumu birkez daha anladım.Ellerimizin birbirine kenetlenmesi ne de kolaymış meğer,ne kocaman yürekler varmış etrafımda,söz konusu iyilik olunca tembellik,üşengeçlik hak getire harekete geçmiş tüm iyiler...

Ufacık bir iyilik hareketi bu bahsettiğim,sürpriz bir etkinlik olarak geliştiğinden şu anda detayları veremiyorum buradan ama mektup yazmayı severim diyenler mail atsınlar bana,sizin de gönlünüzden kopacak kelimeler eklenebilir etkinliğimize...
Hatta dahası yuvanızda ki yada çevrenizdeki minik insanların,yüreğinden çıkacak renklere de yer verebiliriz bu etkinlikte...

O güzel yüreklerinizden öperim...
Sevgilerimle...